Asbest yasağı
- Asbest, doğal olarak ortaya çıkan çeşitli lifli silikatlara verilen addır. Asbest doğada farklı biçimlerde bulunmakla birlikte en yaygın olanları ve yasal düzenlemelere konu edilenleri altı çeşittir. Bunlar yapılarına göre serpantin ve amfibol olmak üzere iki grupta toplanırlar. Amfibol grubunda krosidolit, (mavi), amosit (kahverengi), aktinolit, antofilit ve tremolit asbest türleri yer alır. Serpantin grubunda ise krizotil (beyaz) asbest bulunur. Sanayide yaygın olarak kullanım alanı bulmuş olan asbest türleri krosidolit, amosit ve krizotildir. Aktinolit, antofilit ve tremolit asbest türleri sanayide görece olarak daha az kullanılmakla birlikte çeşitli inşaat malzemeleri ve izolasyon malzemelerinde kullanımları mevcuttur.Krosidolit, amosit ve diğer amfibol asbest türlerinin çıkarılmaları, ticareti ve kullanımları 1980’li yılların ortalarından sonra bir çok ülkede yasaklanmıştır. Bugün sanayide kullanılan asbestin %90’ını kapsayan krizotil de Avrupa Birliği’nin tümünde ve dünyanın pek çok ülkesinde karsinojen niteliğiyle yasaklanmış bulunmaktadır1. Uluslararası Çalışma Konferansı ve Dünya Sağlık Örgütü de asbestin tüm türlerinin kullanımına son verilmesi çağrısında bulunmuşlardır. Dünyadaki bu gelişmelere karşın Türkiye’de asbestin yasaklanması henüz gerçekleşmiş değildir.
Asbestin kullanıldığı alanlar
Geçmişte iplik ve kumaşa karıştırılarak kullanılan asbest, ateşe dayanıklılığı ile mucize malzeme olarak bilinmiştir. Charlemagne’nin temizlemek için ateşe attığı ünlü masa örtüsü gibi Marco Polo’nun Asya seyahatleri sırasında gördüğünü yazdığı yanmayan kumaştan elbiseler de asbestten yapılmıştı.
Asbest, gerilme direncinin yüksek oluşu, ısıyı çok geçirmemesi ve kimyasallara karşı göreceli dirençli oluşu nedeniyle sanayide yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Özellikle 20. yüzyılın başlarında asbest liflerinin çimentoya karıştırılarak asbestli çimento üretilmesi ile asbest kullanımı tüm dünyaya yayılmıştır. İnşaat malzemeleri, boru, levha, balata, conta, elektrikli aletler, iplik ve dokuma, sahne perdeleri, yalıtım malzemeleri üretiminde ve daha binlerce üründe asbest kullanılmıştır. Örneğin ilk filtreli sigara olan Kent’in 1950’li yıllarda filtresinde krosidolit asbest kullanılmaktaydı.
Dünyada asbest üreten az sayıda ülke mevcuttur. 2000 yılı verileri ile Rusya (%47.4),
Kanada (%15), Brezilya (%8), Çin (%(17), Zimbabwe (%7) ve Güney Afrika (%4) dünya asbest üretimin %99’unu
sağlamaktadırlar2. Bu listede Kanada ve Rusya, son yıllarda da Çin önde gelen ülkeler olarak belirmektedir .Asbestin yol açtığı hastalıklar
1890’lı yıllardan başlayarak yapılan araştırmalar asbestin sağlığa zararlı olduğunu ve akciğer kanserine, mesothelioma adlı kansere ve asbestosis denen akciğer rahatsızlığına yol açtığını ortaya koymuştur. Çalışma sırasında ya da çevrede bulunan asbest liflerinin solunması, birkaç on yıl içinde kendini gösterecek ölümcül hastalıklara yol açabilmektedir. Özellikle asbestli malzemelerin yeniden paketlenmesi, asbestin diğer malzemelere karıştırılması ve asbestli malzemelerin kuru ortamda kesilmesi sırasında tehlike daha da yoğunlaşmaktadır. 1970’li yıllardan sonra hızla artan araştırmalar, bir zamanlar mucize mineral olarak bilinen asbestin aslında bir ölüm tozu olduğunu tartışılmaz bir biçimde ortaya koymuştur. Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyada 125 milyon kişi çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmakta ve her yıl 100 000 kişi, çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmalarının yol açtığı hastalıklar nedeni ile ölmektedir3.
Öte yandan asbest yalnızca çalışma ortamında asbeste maruz kalan kişileri ve onların ailelerini değil değil, asbest çıkartılan veya asbestli üretim yapan iş çevrelerine yakın yaşayan ve çevresel açıdan asbeste maruz kalan, asbestli bina ve yapılarda yaşama ya da asbestli malzeme ve ürün kullanımı nedeniyle asbeste maruz kalan kişileri de etkilemekte ve nüfusun geniş bir kesimini kanser riski ile karşı karşıya getirmektedir.
Asbestten kar sağlayanlar
Asbestin zararları konusunda yapılan araştırmalar ve bulgular 19. yüzyıl sonlarına kadar gitse de asbest kullanımının yasaklanması Avrupa’nın çoğu ülkesinde 20. yüzyılın sonunu bulmuştur. Asbestin yerini alacak alternatiflerin geliştirilmesinden sonra bile pek çok ülkede asbest kullanımına devam edilmektedir. Bu gecikmenin temel nedeni, asbest sanayiindeki büyük şirketlerin, Kanada, Rusya gibi asbest üreten ülke hükümetleri başta olmak üzere hükümetler ve onların aracılığıyla uluslararası kuruluşlar üzerinde yaptıkları baskılardır. Daha 1929 yılında Belçika Eternit ile İsviçre Eternit’i, ucuz ham madde kaynakları için rekabet yerine ortak çıkarlarını korumak üzere Uluslararası Asbestli Çimento Derneğini kurmuşlardır. Kartelin üyesi olan İngiliz asbest şirketi Turner ve Newall LTD.’nin ifadesiyle, grup üyeleri çıkarları etrafında “mini bir Birleşmiş Milletler” gibi çalışmışlardır4. Asbest üreten ülkelerin hükümetleri ve asbest şirketleri uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkelerin hükümetleri nezdinde yürüttükleri lobi faaliyetleri ile asbest ve asbestli ürünlerin “güvenli üretimi ve kullanımı” tezini savunmuşlardır. Bu yaklaşım asbestin yarattığı sağlık riskleri karşısında öylesine geçersizdir ki bu tezin en hararetli savunucularından olan Kanada ürettiği asbesti ülke sınırları içinde kullanmamakta ve %97’sini ihraç etmektedir. Kanada asbest ihracatının %67’si Asya ülkelerine gitmektedir. Kanada uluslararası kuruluşlar nezdinde krizolitin güvenli kullanımını savunurken Kanada Parlamento binasını asbestten temizleme yoluna gitmiştir.5
Avrupa Birliği’nde asbest yasağı
Avrupa’da asbest kullanımı 1950’lerden 1980’li yıllara kadar hızla artmıştır. Ancak 1980’lerden itibaren tek tek Avrupa ülkelerinin asbest kullanımını yasaklamaya yönelmesi ile Avrupa’nın asbest kullanımında hızlı bir düşüş başlamıştır. Avrupa Birliği’nin 1999 tarihinde benimsediği Direktifle (1999/77/EC) tüm Avrupa Birliği ülkelerinde her türlü asbestin kullanımının ve pazarlanmasının yasaklanması yoluna gidilmiştir. Direktifin tüm üye ülkeler için 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Avrupa Birliği’nde asbest yasağı başlamıştır. İşçilerin asbeste maruz kalmalarından doğacak risklere karşı korunmalarına ilişkin 2003 tarihli Direktif (2003/18/EC) asbest çıkarılması ve üretimi/işlenmesi sırasında işçileri asbest liflerine maruz bırakacak tüm faaliyetleri yasaklamaktadır. Ayrıca mevcut asbestin temizlenmesi ya da asbestli binaların veya birimlerin bakım onarım veya yıkım işlerinde çalışacak işçilerin maruz kalacakları asbestten korunmaları için son derece sıkı limitler ve önlemler benimsemektedir. Bu direktif de Nisan 2006 tarihinde tüm üye devletlerde yürürlüğe girmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü ve Asbest
Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO asbestin kanser ile ilişkisini ilk kez 1938’de “Meslek ve Sağlık Ansiklopedisi”nin ekinde gündeme getirmiştir.
ILO asbeste ilişkin ilk doğrudan düzenlemesini ise 1986’da benimsediği 162 sayılı Asbest
Sözleşmesi ve 172 sayılı Asbest Tavsiyesi ile yapmıştır.6 162 sayılı Sözleşme, hükümetlerin işçilerin asbeste ilişkin sağlık tehlikelerine maruz kalmamaları için ulusal programlar geliştirmelerini, işçilerin asbeste maruziyetlerinde limitlerin belirlenmesini ve etkin denetim programlarının yürütülmesini öngörür.Sözleşme krosidolit türü asbestin kullanımını ve her türlü asbestin püskürtülerek kullanımını
yasaklar. Diğer tür asbestin yasaklanması ise ulusal hükümetlerin kararına bırakılmıştır. Ayrıca sözleşmede asbestli binaların yıkımı, iş elbiselerinin kullanımı ve temizlenmesi, çevresel ve tıbbi gözetime ilişkin de hükümler bulunmaktadır. 162 sayılı Sözleşme, asbestin güvenli kullanımını öngörmekle sınırlı bir Sözleşme olarak yorumlanmamalıdır. Sözleşmenin 10. Maddesinde işçilerin sağlığını korumak amacı ile ve teknik açıdan mümkün olduğu hallerde, ulusal hükümetlere asbestin yerine başka malzemeleri kullanmalarının önerilmiş olması, yeni gelişmeler ışığında asbestten tümüyle vazgeçilebileceğinin
düşünüldüğünü göstermektedir. Asbestin tüm türlerinin ve her türlü kullanımının sağlık için zararlı olduğunun bilimsel olarak saptandığı ve asbest yerine kullanılabilecek görece daha güvenli alternatif malzemelerin bulunduğu günümüzde, 162 sayılı Sözleşmenin asbestin güvenli kullanımına olanak verdiği iddiası ile asbest yasaklarına karşı çıkmak Sözleşmenin özüne aykırı olmaktadır.162 sayılı Sözleşmenin benimsenmesinden 20 yıl sonra, 2006 yılındaki Uluslararası Çalışma Konferansında asbestin tüm türlerinin, tüm dünyada yasaklanmasına giden yolda bir adım atılarak “Asbeste İlişkin Karar” benimsenmiştir. Konferans, Kararında krizotil de dahil olmak üzere tüm asbest türlerinin Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansınca karsinojen madde olarak sınıflandırıldığı ve bu sınıflandırmanın Uluslararası Kimyasal Güvenlik Programı tarafından da teyit edildiği belirtilmektedir. Her yıl 100 000 işçinin asbeste maruz kalmanın yol açtığı hastalıklardan öldüğünü ifade eden ILO, asbestli yapıların bakım ve onarımı, yıkımı, asbestten temizlenmesi, gemilerin sökümü ve atıklardan kurtulunması sırasında da daha pek çok işçinin asbest riskine maruz kalmaya devam edeceğinin altını çizmektedir.
ILO’ya göre işçileri asbest riskinden korumanın ve asbestle ilgili gelecekteki hastalıkları ve ölümleri önlemenin en etkin yolu asbestin yasaklanması ve mevcut asbestli bina ve ürünlerin belirlenerek uygun bir biçimde yönetilmesidir. ILO, ayrıca asbest sanayinin “güvenli kullanım” stratejisine de karşı çıkarak 162 sayılı ILO sözleşmesinin asbest kullanımına devam edilmesini haklı çıkartmak için istismar edilemeyeceğini de belirtmiştir.
Kuşkusuz asbest kullanımına son verilmesi çağrısı, 162 sayılı asbest Sözleşmesinin ve 139 sayılı Mesleki Kanser Sözleşmesinin onaylanması çağrısının geçersiz olduğunu göstermemektedir.7
Konferans sonrasında ILO, asbestin ve asbestli malzemelerin kullanımının yasaklanmasına yönelik kampanyalara verdiği desteği artırmıştır ve kendisi de asbest kullanımının ortadan kaldırılması ve mevcut asbestli ürün ve binaların uygun bir biçimde yönetilmesi için küresel bir kampanya örgütlemeyi planlamaktadır.8
Dünya Sağlık Örgütü ve asbestILO’nun asbest kararının ardından Ekim 2006’da Dünya Sağlık Örgütü de “Asbestle Bağlantılı Hastalıkların Ortadan Kaldırılması” başlıklı bir politika metni benimsemiştir. Asbest kullanımının sağlık açısından tehlikelerine dikkat çeken Dünya Sağlık Örgütü, bildirisinde asbestin karsinojenik etkisi için bir eşik değer konabileceğine dair bir kanıt olmadığını ve çok düşük maruziyet derecelerinde bile kanser riskinin arttığını açıkça belirtmiştir. Dünya Sağlık Örgütü bu saptamasına bağlı olarak da asbestle bağlantılı hastalıkların ortadan kaldırılabilmesi için en etkin yolun her tür asbestin kullanımına son vermek olacağını ilan etmiştir.9
Rotterdam Sözleşmesi ve asbest
10 Eylül 1998 tarihinde benimsenen ve 24 Şubat 2004 tarihinde yürürlüğe giren Rotterdam Sözleşmesi bazı kimyasalların ithalinde, ithalatçı ülkenin önceden bilgilendirilmesi ve rızasının alınması prosedürünü getiren bir sözleşmedir. Sözleşmeye taraf ülkelerin 10 Ekim 2006 tarihinde Cenevre’de yapılan son toplantılarında, Kanada ve Rusya’nın muhalefeti nedeniyle Sözleşmenin III sayılı Listesindeki tehlikeli maddelerin arasına krizolitin dahil edilmesi sağlanamamıştır. 39 zehirli maddeyi içeren Rotterdam Sözleşmesi listesine asbestin dahil edilememiş olması, Sözleşmenin saygınlığını ve etkinliğini azaltan bir gelişme olarak görülmektedir.10
Türkiye’de Durum
Türkiye’de asbest kullanımına ilişkin kurallar farklı Bakanlıkların bünyelerindeki yasa, yönetmelik ve tebliğlerle düzenlenmektedir.Çevre Bakanlığının 11.Temmuz.1993 tarih ve 21634 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerin Kontrolü Yönetmeliği” ile 01.01.1996 tarihinden itibaren krosidolit ithalatı yasaklanmıştır. 20/04/2001 tarihinde adı Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği olarak değiştirilen Yönetmeliğin 37. Maddesi ile amfibol grubu asbest liflerinin çıkarılması, üretilmesi, herhangi bir ürün üretiminde ve üretim dışında herhangi bir amaçla kullanılması, satışı ve piyasaya arzı yasaklanmıştır. Krizotil türü asbest için ise böyle bir genel yasak söz konusu olmayıp sadece bazı ürünlerde ve bazı biçimlerde (örneğin püskürtme) kullanılması yasaklanmıştır. 38. Maddede asbestli ürünlerin etiketlenmesi ve ambalajlanması, 40. Maddede ise asbest liflerinin depolanması ile ilgili kurallar belirtilmiştir.11
Bu düzenlemeye uygun olarak Dış Ticaret Müsteşarlığı da Krizolit dışındaki asbest türlerini ithali yasak kimyasallar listesine alırken Krizoliti ve krizolit içeren bazı asbestli ürünleri kimyasal madde ithal belgesi kapsamında ithal edilecek kimyasallar listesine dahil etmiştir.12 Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde yapılan düzenlemelerde ve Dış Ticaret Müsteşarlığının ithalat düzenlemelerinde asbestin kontrollü kullanımı yaklaşımının egemen olduğu görülmektedir.
4857 sayılı İş Kanununa uygun olarak çıkartılan ve 26/12/2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi gazetede yayınlanıp 15/4/2006 tarihinde yürürlüğe giren Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğin uygulanmasında da aynı yaklaşımın devam ettirildiği yetkililerce ifade edilmiştir. Her ne kadar Yönetmeliğin 7. Maddesinde “asbestin çıkarılması, asbest ürünlerinin veya asbest ilave edilmiş ürünlerin üretimi ve işlenmesi sırasında işçilerin asbest liflerine maruz kalabileceği işler yasaktır” dense de bu yasak, işçilerin maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonun sekiz saatlik zaman ağırlıklı ortalama TWA değerinin 0,1 lif/cm3’ü geçmemesi olarak uygulanmaktadır.
Krizotil ithalatında ve asbest içeren iplikler, dokunmuş veya örme mensucat gibi ürünlerin ithalatında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Güvenliği Merkezi tarafından
düzenlenen Kontrol Belgesi aranmaktadır. 13Sonuç
ILO’nun 162 sayılı Asbest Sözleşmesinin benimsendiği 80’li yıllarda dünyada asbesti yalnızca İskandinav ülkeleri yasaklamışlardı. Bugün asbesti yasaklamış olan ülkelerin sayısı 40’ı aşmıştır. Avrupa Birliği, Uluslararası Çalışma Örgütü, Uluslararası Kimyasal Güvenlik Programı, Avrupa Birliği Kıdemli İş Müfettişleri Komitesi, Uluslararası Sosyal Güvenlik Derneği, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ve uluslararası sendika federasyonları, bilim insanları ve çok sayıda hükümet, küresel bir asbest yasağından yana tavır almış bulunmaktadır.
Asbeste maruz olmanın güvenli bir düzeyi olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Asbestin yasaklandığı ülkelerde bile asbest daha yirmi yıl boyunca ölüme yol açmaya devam edecektir. Avrupa Birliği uzmanlarına göre 2030 yılına kadar yalnızca Batı Avrupa’da asbeste bağlı kanserlerin yol açacağı ölüm sayısı 500 000 olacaktır 14.
Avrupa’da asbest kullanımının hızla azalması ve 2000’li yıllarda tümüyle yasaklanması dünya asbest üreticilerini ve asbest şirketlerini pazar olarak gelişmekte olan ülkelere yöneltmiştir.
Eternit Şirketi, Avrupa ülkelerinde asbestin alternatifi ürünlere yönelirken gelişmekte olan ülkelerde
asbest taraftarı lobilerde aktif bir rol oynamakta ve asbestin güvenli kullanımını savunmaktadır.15Ne yazık ki ülkemiz de asbest ve işlenmiş asbest ürünleri için bir pazar olma niteliğini korumaktadır. 2004 yılı verilerine göre Türkiye %87’si Rusya’dan olmak üzere 11 129 Ton asbest ithal
etmektedir.16Diğer asbest ürünlerinin türleri ve miktarlarının, yayınlanmış zaman serileri elimizde olmadığı için çalışma ortamı, çevresel ve binasal maruziyetin boyutlarına ilişkin bir tahminde bulunmak mümkün olamamaktadır. Asbestin işçi sağlığı ve halk sağlığı açısından on yıllara uzanan kanser riskini yok etmenin tek çözümü, asbest içeren tüm ürünlerin ithalinin, pazarlanmasının, üretilmesinin, işlenmesinin, kullanılmasının yasaklanmasıdır. Bu yasağa tehlikeli atık olarak asbest içeren gemilerin ülkemize getirilerek sökülmesi de dahil edilmeli, ülkemiz tesislerinde gemilerin sökümü asbest ilgili ülkede temizlendikten sonra yapılmalıdır.